Bismillah.
Eminim herkes şu tarz cümleler duymuştur:
“Benim kalbim temiz…”
Allah’ın benim namazıma ihtiyacı yok… “
Ben iyi bir insan olayım da gerisi önemli değil…
Ya da kişinin ibadetlerini yaptığında, ahlaklı olmasına gerek kalmayacağına dair düşünce ve söylemler de karşımıza çıkabilmektedir…
Pekii, neyin “iyi” olduğuna kim karar veriyor? İyilik, kime göre ya da neye göre değişir?
Gelin bu konuya bir göz atalım.
Bu dünyada iki çeşit “iyi” bulunmaktadır:
1. Ahlaki Açıdan İyi Olmak:
Ahlaki açıdan iyi olmak; dürüstlük, yalansız konuşmak, çalmamak, insanlarla iyi ve olumlu ilişkiler kurmak, güven vermek gibi normları içermektedir.
2. Dini Açıdan İyi Olmak:
Dini açıdan iyi olmak ise, Allah’ın emirlerini uygulamakla başlıyor. Bunlar: 5 vakit namaz; hac yapmak; zekat vermek; oruç tutmak gibi görevleri içermekte. Sayılan bu görevler ahlaki iyilikler değil; dini iyiliklerdir.
3. Bu noktada yaşanan sorun ise:
Müslümanların bu iki iyilik türünde ayrım yapıyor olmasıdır… Müslümanların dünyasında bazı insanlar vardır: Ahlaken iyidirler, ailelerine iyidirler, çocuklarıyla ilgilenirler ve evlerinin sorumluluğunu alırlar. İşlerinde dürüsttürler ve iyi insanlardır. Ancak dini anlamda bir çalışmaları ya da gayretleri yoktur. İyi bir insan olabilmek için dini görevlerin uygulanmasına ihtiyaç duymadıklarını ifade ederler.
Diğer taraftan da bazı insanlar görürüz ki, onlar namazlarını kılarlar, zekat verirler, hacca giderler, uzun sakalları ve islami giysileri vardır. Ancak, ailelerine karşı iyi davranmazlar, işlerinde sahtekarlıklar yaparlar. Yani ahlak ve edepten yoksundurlar.
Özetle, bu iki uç davranışı göstermektedir, iki iyilik türü arasında ayrım yapılmaktadır: Ahlaki İyilik ve Dini İyilik.
4. Allah Azze ve Celle ise Kuran'da:
Bu iki iyilik türünü Bakara Suresi 177. ayet, içinde birleştirmektedir:
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir” (Bakara Suresi, 177. Ayet).
Nouman Ali Khan bu ayetin tefsirinde, Allah’ın iki iyilik türünü birleştirdiğini belirtmektedir. Yani, ayette geçen sözünü yerine getirmek, sabırlı olmak gibi prensiplerin, ahlaki iyilik kapsamında yer aldığını; namaz kılmak ve zekat vermek gibi iyiliklerin de dini iyilikler olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla bu ayette iki iyilik türünün birleştiği düşünülmektedir.
5. Neyin İyi Olduğuna Kim Karar Veriyor?
Eğer bir kişi, neyin iyi olduğuna karar verebileceğini düşünüyorsa, muhtemelen olayları sadece “ahlaki” iyilik açısından değerlendiriyordur. Bu noktada ise, “dini” iyilik ve Rabbimizin bizlere emrettiği görevler yok sayılıyor anlamına gelir.
Yani birey, iyiliği kendine göre tanımladığında, Allah’ın tanımlamasını reddediyordur. Biz müslümanlar, Allah’ın rehberliğine tabii oluruz ve olguları kendimize göre tanımlamayız. O’nun bizim için tanımlamasını isteriz ve bu tanımlamalara uymaya gayret ederiz.
Ez cümle, Allah’ın bizlerden istediği, iki iyilik türüne de aynı anda sahip olmaktır. İşte o zaman kişi, gerçek “iyi” olacaktır.
Kaynaklar
Nouman Ali Khan- “İyi Olmak İçin Dine İhtiyacım Yok” Videosundan uyarlanmıştır.
Çok güzel bir yazıydı.Bende bazı insanların ibadetlerini yerine getirdiği halde neden sosyal hayatında kötü olduğuna anlam veremiyordum iyiliği iki yönden ele almış olmanız kafa karışıklığımı giderdi. Allah razı olsun sizlerden…
Sevgili Mervenur kardeşim,
Allah razı olsun. İstifadeli olduysa ne mutlu bizlere. 🙂