1- Her Büyük Küçüktü
Salahaddin önce kucakta taşınan bir bebekti. Çocuk oldu. Nureddin Zengi’nin himayesini gördü. Kudüs aşkı beynine nakşedildi. Öğretildi, eğitildi. Kafası Kur’an ve hadislerle dolduruldu. Sonra büyüdü. Büyük Salahaddin oldu. Kudüs’ü ve gönülleri fethetti. Umuttu, hasret oldu. O küçükken de Salahaddin idi. Ama kim olduğu büyüyünce anlaşıldı.
Muhammed Fatih de küçüktü. Bebekti. Dadıları, hizmetçileri onu babasının gözüne iyi görünmek için allayıp pulluyorlardı. Bebek olarak doğdu, çocuk olarak bakıldı. Büyüdü. Büyüyünce Fatih oldu. Açtığını açtı, kapattığını kapattı. O küçükken de Muhammed olarak doğmuştu. Büyümeden kimse onun kimliğini bilemedi.
Çocuklar büyüyor da büyükler diye birileri biliniyor. Büyümüş doğan yok. Doğanlar hep küçük doğuyor. Küçük diye bir kenara bırakılan öyle küçük kalırken, büyütülen büyüyor ve tarih yazıyor, adını, şanını gök kubbeye nakşediyor.
Küçüğü küçük görmek büyüğü bilmemektendir. İnsanın kendisini bilmemesidir. Tüm insanlar, sonradan büyümüş bebeklerdir. Hayatta yokken sonradan yaratılmışlardır. Küçük yok, büyüğün küçük hali var.
Çocuğu büyük yapmak, ona bakan gözlerin bakışıyla başlayan bir eğitimdir. Kendi doğurduğunu küçük görenin verebileceği eğitim, oluşturabileceği örneklik ne olur ki? Her doğan çocuk fıtrat üzere doğduğuna göre her çocuk orijinaldir. Kıymet verilmeye, korunup kollanmaya müstahaktır. Ebeveynin, eğitimcinin hor gördüğü ya da güzünde büyüttüğü bir iki çocukluk hatası, bir duvarın gölgesinde kaldığı için meyve veremeyen ağaç gibi, çocuğun adam olmasına engeldir. Ebeveynin, eğitimcinin bakışlarındaki horlama, kullanabileceği sopasından daha sindirici ve ezicidir.
Çocuklan hangi okula yazdıracağımızdan, hangi hocaya talebe yapacağımızdan daha önemlisi, onlara nasıl baktığımızdır. Biiznillah, onlara bakışımız ileride onların bakış tarzını oluşturacaktır.
Ebeveynin çocuğuna derin bakışı da yeterli olmayabilir. Ebeveyn kadar, yakın ve uzak çevrenin de çocuk üzerinde kalıcı etkisi söz konusudur. çocuğun çevresinde bir nedenle bulunan akrabalar ve diğer şahısların çocuğa yaptıkları şakalara varıncaya kadar, çocuk muhakkak kontrol altında olmalıdır.
Bulaşıcı bir hastalığa karşı gösterilen titizliğin bir benzeri hatta daha da hassası çocuğun kim tarafından nasıl yönlendirilebileceği üzerinde gösterilmelidir.
2 - Çocuğun Yaşı Yok; Önümüzdeki Fırsat Var
Annenin hamilelik dönemi adam yetiştirmenin en önemli dönemidir. Eğer anne seçimi yapılmış ise, yetiştirmeye başlanmış demektir. Bu da insan yetiştirmenin yaşının sıfırdan önce başladığını gösterir. İyi bir anne, henüz çocuğu karnında iken dikkat eder.
Yediği içtiğinin yüzde yüz helal olması, kulağına giren seslerin menhiyattan olmaması, çocuğuna duyuracak şekilde zikrullah ile meşgul olması, yapması veya dikkat etmesi gerekenlerdendir.
Doğumla beraber farklı bir düzeyde eğitimde devam eder. Her dönemin en önemli kuralı, çocuğun kursağından haram geçmemesidir.
Bu dönemde çocuğa hayvan sütü verilmemesini tavsiye eden âlimler bile olmuştur. İlk günlerinde iliklerine hayvan sütü girmesinin, hayvan mizacından etkilenmesine yol açabileceğini söylemişlerdir.
Kulağa Küpe Bir Tespit
“Çocuk ebeveynine emanettir. Çocuğun tertemiz mücevher kalbi, bütün izlerden ve etkilerden arınmış durumdadır. Her türlü işlemin yapılmasına da müsaittir. Nereye yönlendirilirse oraya yönlenmeye hazırdır. Ona hayır öğretilir ve alıştırılırsa öyle yetişir, dünyada ve ahirette mesut olur. Babası ve onun yetişmesine katkıda bulunan öğretmeni ve eğitimcisi de sevabına ortak olur. Şerre alıştırılır ve hayvan gibi salınırsa asi ve kötü olur. Günahı da ondan sorumlu olana ve velisine olur. Allah Tedl6;’Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun.’ buyurmuştur. Çocuğun eğitimi onu, dünyadaki ateşten koruduğu gibi, ahiret ateşinden de korur. Ki bu daha Önceliklidir. Ahlakına, eğitimine, güzel huylar edinmesine ve kötü arkadaş edinmekten korunmasına önem vermelidir.” (İhya-u Ulumu’d-Din)
İlk günden itibaren, her gün bir fırsattır. Yapılacak işler farklı; ama hedef aynıdır. Boş geçirilen her günü bir zayiat olarak görmek gerekir.
Bilhassa annelerin çocuklarını ‘henüz küçük’ görmeleri, müşfik davranacağım diye çocuğun geleceğini, adamlığını ezmesi hatadır. ‘Henüz küçük’ olup olmadığına, ehli ile istişare edip karar vermelidir. Çocuğun yaşının küçük olması kendisinin de küçük olmasını gerektirmez.
Şunu bir prensip edinmeliyiz: Çocuğun geçen her gününün asla tekran yoktur. Her doğan güneş yeni bir gün getirmektedir. Bugün yapacağımız iş, dünün yerini doldurmayacaktır.
Yedi yaş, çocuğun ciddi bir şekilde muhatap tutulup kendisine emirler verilmesinin uygun olduğu yaştır. On yaş ise, çocuğun muhasebe edilebileceği yaştır. Namazı yedi yaşında iken emreden, on yaşından itibaren de muhasebesini yapmayı buyuran hadisten bu tavsiye de bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu hadis Tirmizi, Ebu Davud ve
Ahmed’in rivayet ettiği meşhur bir hadistir.)
3-Kızların Sevabı Başka!
Allah neyi nasıl yaratırsa o öyle güzeldir. Ancak kız çocuğu büyütmeye vaat edilen sevap daha fazladır. Bu da gösteriyor ki kız çocuğu yetiştirmek erkeğe göre daha zordur; sevabı da ona göre fazladır.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
“Kim şu kız çocuklarıyla imtihan olur da onlara sabredip yetiştirirse, o kızlar ona cehenneme karşı kalkan olur.” (Tirmizi, 1915)
“İki kız çocuğu yetiştirenle ben cennete böyle gireceğiz. (Bu arada iki parmağını birleştirmiş olarak gösterdi.)” (Ahmed, 3/147)
“Kimin bir kız çocuğu olur da onu gömmez, ihmal etmez ve erkek çocuğa ezdirmezse o çocuk sayesinde cennete girer.” (Ebu Davud, 5146)
4 - Endişeye Gerek Yok!
Hemen hemen her çocuk, hareketlidir, yerinde duramaz, çok oynar,
Taklitçidir, hoşlandığı işin ehli olmak ister,
İnattır, yarışçıdır,
Bakar kördür, çabuk kızar-küser, çabuk barışır,
Çok soru sorar, lüzumsuzu sorar, lüzumluyu sormaz,
Yersiz hayaller kurar,
Bozup sökmekten hoşlanır.
Çocukta görülen bu olumsuzluklara karşı, ‘Ne kadar da yaramaz!’ diyecek yerde, şimdi yapmazsa ne zaman yapacak ki?’ diye düşünmek gerekir.
Ebeveyn, muallim kendi yaşı başına göre düşünmemelidir. Çocuğun yaşına ve şartlarına göre düşünmeye çalışmadır. Yaramazlık, haşarılık kötülük değildir.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
“Çocuğun küçükken yaptığı yaramazlık, büyükken aklının artmasıdır.” (Kenzu’l-Ummal, 30747)
Çocuk yalan söyleyebilir, eşyaya zarar verebilir, inatlaşabilir, olayları ve kendisiyle ilgili kararlan takdir edemeyebilir, bencilleşip sadece kendisini düşünebilir, kardeşleri ne ve yakınlarına düşmanca tavırlar gösterebilir, sabırsızlık tahammülsüzlük gösterebilir, ödevleriyle, dersiyle ilgilenmeyebilir.
Bunların hiçbiri çocuğun işinin bittiğini göstermez. Zaten ebeveynin, eğitimcinin görevi de böyle durumlarda ortaya çıkmaktadır. Çocuğu makine gibi kurup, her sabah kalkarak, kendisine verilen talimatları yapmasını bekleyemeyiz. Böyle bir görev, tenekeden, vidalardan ve kablolardan oluşan bir robottan beklenebilir. Etten ve kemikten oluşan, kendine göre istekleri ve zevkleri bulunan, yorulup bıkan bir insandan robotluk beklemek yanlıştır.
5 - Bizim Hikayemiz Var
Çocuğun yetişip adam olmasında dinlediği hikayelerin etkisi yüksektir. Önce hikaye olarak kulağından giren şeyler, daha sonra onun yükseleceği merdivenlerine basamak olmaktadır. Hik6ye yoluyla, akidemizi, ilmihal bilgimizi, hayattaki maksadımızı, pek çok vermek istediğimizi verebiliriz. Hikaye, ebeveynin ve muallimin iğini kolaylaştırır. Bu kadar ki algılama çocukta her yaşta farklıdır. Üç yaşında anlatılabilecek hikayeler, beş yaşında anlatılabileceklerden farklıdır. Ama muhakkak bize ait hikayeler bizim çocuklarımız tarafından öncelikli olarak bilinmelidir. Çocuklarımız henüz baliğ olmadan Hasan Basri’yi, Ömer bin Abdülaziz’i, Salahaddin’i, Fatih’i bilmelidirler. Meşhur sporcuların, aktörlerin y erine bizim büyüklerimiz hayallerini süslemelidir.
Acil Öğütler
1- Dayak yok. Dayak, ötesi olmayan en son başvurulabilecek bir ceza türüdür.
2- Yanlış yapan çocuğu uyarırken bile hatayı tenkit et; çocuğu değil. ‘Sen bir hiçsin.’ deme. ‘Bu çok seviyesiz bir iş.’ de.
3- Sürekli teşvik et. Büyük olmaya, büyük işe teşvik et. Teşvike cevap versin veya vermesin teşvike devam et.
4- Oyunu basit görme. Oyun senin için oyun, ama onun için çok ciddi bir iştir. Oyunlarına sözlü veya fiili katılımın olsun.
5- Eve hapsetme. Beraberce gezin.
6- Bazı işleri tek başına yapmasına izin ver. Bulaşık yıkamasına izin ver. Gerekiyorsa sen onları tekrar yıka.
7- Ara sıra ödüllendir.
B- Ona kötü örnek olacak tavırlara ve sözlere dikkat et.
Bu konuda iki önemli sorunla karşılaşıyoruz:
Birincisi: Bilhassa görsel medyanın sunduğu çocuklara yönelik programlarda, çocuk için cazip olacak yönler bizim verdiklerimizden kat kat fazladır. Çocuk, bizim verdiklerimizi kerhen izlerken, onlardakini can kulağı ile izleyebilmektedir. Bu sorunun nedeni sadece, bizim denebilecek malzememizin olmamasında yatmıyor. Öbürlerinin sınırı, hesabı yoktur. Onlarda caiz veya haram kavramı yoktur. Aklına geleni, hayal ettiğini yazıp çizebilmektedir. Bizim ise bir peygamberin tasvirini yapmamız, bizim için yüksek değeri bulunan zevatı tasvir etmemiz pek de kolay olmamaktadır. Hatta hiç caiz olmayan yönü vardır. Bu durumda ebeveyn olarak aradaki boşluğu özel himmetimizle doldurmak durumundayız. Başkalarının elindeki imkanlardan da tamamen kopmamız gerekmeyebilir. İtidali yakalayıp, seçici olabilirsek işimiz kolaylaşır.
İkincisi: Çocuğumuza, bize ait malzemeleri satın almamız ve ‘bunlar senindir’ dememiz sorun çözmüyor. Çocuk her emrimizi dinleyecek durumda değildir. Teknolojiye veya kalem deftere güvenimiz, sonunda bizi üzebilir. Görev bizim görevimizdir. Sorumlu olan biziz. Eğer teknolojiden yararlanabiliyorsak ne hoş. Bunun kıymetini biliriz. Ama kimse bilgisayara, kaliteli baskısı olan kitaplara, dergilere güvenmesin.
6 - Oyun Haktır
Kiminle oynadığını ve nelerle oynadığını bildikten sonra çocuğun oynaması en tabii haklarındandır. Hatta çocuğun gözünde oyun, yemeğinden daha değerli olabilmektedir. Sınırsız ve kontrolsüz oyun çocuğu elden çıkarabilir.
Çocuğun oynamasında sakınca g6rduşümuz oyunları yasaklarken, o oyunun yerini doldurmamız gerektiğini unutmamalıyız. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem oyun oynayan çocuklarının yanından geçer, onlara selam verip gönüllerini alırdı.
Enes bin Malik radıyallahu anh diyor ki:
“Ben çocuklarla oynarken Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Bize selam verdi. Sonra beni çağırdı ve bir işe gönderdi.” (Müslim,4533)
Oyunda kumara alışma sürecini başlatan oyunlar velilerin gözlerinden kaçmamalıdır. Ayrıca bilgisayar gibi çocuğu köleleştiren eğlence araçlarını da bir program dahilinde vermenin yollarını bulmalıyız. Yalnız şu unutulmamalıdır: Bütün arkadaşlarında gördüğü bir aleti çocuğa yasaklamak, onun gizli işler yapmasına veya onun gözünde ebeveynin değer kaybetmesine neden olabilir. Yasak koymanın da bir kuralı olması gerekiyor.
İmam Gazali diyor ki:
“Çocuk dersten çıktıktan sonra, onun, derslerin yorgunluğunu atacağı güzel bir oyun oynamasına izin verilmelidir. Ama oynamaktan yorulacak hale gelmemelidir. Çocuk oyundan alıkonur ve sürekli ders çalışması istenirse, kalbi ölür, zekası körelir. Yaşamaktan zevk almaz. Bir yolla dersten kurtulmaya çalışır. ”
Ağaç Bir Günde Büyümüyor!
Aksırınca ‘elhamdulillah’ deme sünnetini çocuğumuza bir iki defa söyleyip, gerekiyorsa bin defa uygulatarak alıştırabiliriz. Çocuk öğrendiği her şeyi uygulamaz. Uygulama süreci seneler alabilir. Sabretmek, bıkmamak zorundayız. Şeytana verebileceğimiz en büyük taviz, bıkkınlığımız ve umutsuzluğumuzdur. Şeytan bıkıp usanmadan, biz bıkıp usanamayız. Biz bulunduğumuz olgunluk düzeyine kaç yılda geldik, hangi olayların veya sözlerin kaç defa tekrarı bizi etkiledi de mevcut yapımızı kazandık. Bunu düşünsek kendimize iyilik etmiş oluruz.
7 - Çocuk Kimi Görüyor?
Ders kitaplarında ne yazdığı, babanın ne nasihat ettiği daha sonra gelir. Büyükler gibi çocuklar da gördüklerinin etkisinde kalmaktan kendilerini kurtaramazlar. Bunun için:
a- Ebeveyn ve muallimler çocukların kendilerini izlediklerini bilecekler ve bu izleme sonuçlarının dersten ve sözden daha müessir olabileceğini unutmayacaklardır. Çocuğun kötülüğe bulaşmamasını isteyen, kötülüğü çocuğun gözünden uzak tutmalıdır. İyiliği öğütlemek isteyen de onu gösterecektir.
b- Çocuk, ne kadar sakınılırsa sakınılsın muhakkak kötülükle ve kötülerle göz göze gelecektir. Ebeveyn ve muallim, iyiliği ileri çıkararak, kötülüğün izine karşı iyiliğin izini ortaya çıkarmalıdır.
c- Çocuğun ömür boyu unutamayacağı izler bırakacak ilişkiler de çok önemlidir. Çocuk halinden anlayan, tatlı yüzlü âlimlerin ziyaret edilmesi, onlardan çocuğun ilgi görmesi, yaşına uygun nasihatler dinlemesi, kitaplardan daha etkili bir eğitim metodudur.
Çocuk ebeveyninden duyduğu sözlere güvenmelidir. Bu da ebeveyninin ona hiç yalan söylememiş olmasıyla mümkün olur. Mesela; ‘inşaallah’ sözünü, baştan savmak için söylememelidir.
Abdullah bin Amir diyor ki:
Bir gün annem beni çağırdı. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de evimizde oturuyordu. ‘Gel sana bir şey vereyim.’ dedi. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem anneme dedi ki: ‘Ne verecektin ona?’ O da: ‘Hurma verecektim.’ dedi. Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: ‘Ona bir şey vermeseydin, bu sana bir yalan olarak yazılacaktı.’ (Ebu Davrd, 4339)
Yine buyurdu ki:
“Çocuğa ‘Gel al!’ deyip de ona bir şey vermeyenin sözü yalandır.” (Ahmed, 9460)
İmam Şafii rahmetullahi aleyh, Harun Reşid’in çocuklarını okutmakla görevlendirilen Ebu Abdussamed’e şöyle nasihat etmişti:
“Çocuklardan önce sen kendini düzelt. Onların gözü senin gözüne kilitlenmiş durumdadır. Onlara göre güzel, senin güzel dediğin; çirkin de senin çirkin dediğindir.”
8 - Uyku Çocuğu Uyutur(!)
Düzenli uyku alışkanlığı çocuk için taharet alışkanlığı kadar önemlidir. Geceyle gündüzün birbirinden kopardığı hayat düzeni başarısızdır. Çocukların ders çalışmalarındaki başarılarını artıran, akıl ve zekalarını daha verimli kullanmalarını destekleyen unsurlardan biri de uykudur.
Geç uyumanın veya başsız dipsiz uyumanın en doğal sonucu, günü uyurgezer geçirmektir. Çocukların uyku düzenine sahip olmaları, namaz ibadetine daha kolay alışmalarını ve sabah namazlarını rahat kılmalarını sağlayacaktır. Çalışmaları gereken dersler açısından da uyku, oldukça yüksek oranda kavrama seviyesi kazandırır. Aile gerekiyorsa, sosyal ilişkilerini çocukların uyuma düzeninin de hesaba alındığı bir programa göre yapmalıdır. Çocuklar:
a- Aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmaya alışmalıdırlar.
b- Uyudukları uyku miktarı yaşlarıyla uyumlu olarak aynı olmalıdır.
c- İdeal uyku zamanı yatsı namazından sonra başlayıp sabah namazına kadar süren vakittir. Bu unutulmamalıdır.
d- Yemekle uyku arasındaki denge iyi kurulmalıdır.
e- Bu uyku düzeni için, gerektiğinde aile fedakarlıktan kaçınmamalıdır.
9 – Mukaddesatı Koru!
Ebeveyn ve muallimler, çocuğun mukaddesata ait bilgilerinin taze kalmasına özen göstermelidirler. Bunun için:
a- Küçük yaşlardan itibaren, Farz. Haram, Vacip, Mekruh, Sünnet, Helal. Haram gibi kavramlar, çocuk içeriğini anlasa da anlamasa da sık sık kullanılmalıdır. Caizdir, caiz değildir denmelidir. Ümmet olmayı, tevhit ehli olmayı yansıtan ifadeler tekrarlanmalıdır. Baliğe olduğunda bir kız çocuğuna tesetttürün izah edilmesi bu mantıkla çok daha kolay olur.
b- Namaz ve Kur’an tilaveti gibi ibadetlerde büyük bir saygı içinde olduğumuzu çocuk anlamalıdır. Üç yaşındaki bir çocuk, namaza durduğunda annesi ile konuşulmayacağını anlamış olmalıdır. Kur’an okurken babasıyla konuşmaması gerektiğini, uyarmaya gerek kalmadan anlayacak hale gelmelidir.
c- Allah, Peygamber, Din, Mü’min, Kafir, Cemaat, Kabe, Medine, Hicret, Sahabi, Muhacir, Ensar, Alim, Fakih, Müctehit… gibi kavramlar on yaşına geldiğin- de çocuğun şöyle böyle ne anlamda kullanıldığını bildiği kavramlar olmalıdır.
d- Çocuk mukaddesatı kullanmaya kalkarsa bunu da fırsat bilmek durumundayız.
Mesela,
Cezalandırılacağını anladığı bir iş yaptıktan sonra namaza duruyorsa, bu bizim için iyi bir fırsattır. Namaz sayesinde onun cezadan kurtulması, o anda hoş değilse bile namazı bir sığınak olarak bilinmesi açısından önemlidir. Aynı şekilde, ‘Allah aşkına! Allah’ı seviyorsan!’ gibi ifadelere de başvurabilir. Bu çocuk açısından bir hiledir. Ancak biz bunu bir eğitim fırsatı olarak kullanmalıyız. Çocuk, kurtulmak için Mushaf’ı eline alabilir. Bu da bizim için bir fırsat olmalıdır. Cezadan kurtulmak için namaza sığınan bir çocuğu, ‘Bir de abdestsiz namaza duruyorsun ha!’ gibi bir ikazla çekip alan veli yanlış yapmaktadır.
10 – Ölçülü Olmak Şart
Her istediğine ulaşan bir çocuk, adamlık yolu tıkatılmış çocuktur. Çocuk her şeyi isteyebilir. Hak ettiği kadar ve gereği kadar ulaşabilmelidir. Sınırsız harçlık, açık büfe türü sofralar, eskisin eskimesin sürekli yenilenen kıyafetler çocuk için zarardır. Merhametten mazarrat doğurtmamak lazım. Hele hele başkalarının giydiğine bakarak çocuklan giydirip kuşandırmak hatadır.
11- Beddua Etme Sabret!
Çocuğa beddua etmek acizliktir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
“Kendi kendinize beddua etmeyin. Çocuklarınıza beddua etmeyin. Duanın kabul edileceği bir saate rastlarsınız da duanız kabul olur.” (Müslim,5328)
Ders Olarak Hepimize Yeter:
“Ebu Umame radıyallahu anh diyor ki:
“Bir genç Peygamber aleyhisselama geldi ve dedi ki:
– Ya Resulellah. Bana zina etmem için izin ver. Oradakiler gence doğru yönelip onu azarlamaya başladılar. ‘Sus! Sus!’ dediler. Peygamber aleyhisselam:
– Onu bana yaklaştırın, dedi. Genç iyice yaklaşır. Ona:
– Annenin zina etmesi hoşuna gider mi? dedi.
– Asla! Sana kurban olayım ya Resulellah! dedi.
– İşte bak, insanlar da annelerinin böyle bir şey yapmasını istemez. Kızın için böyle bir şeyden hoşlanır mısın? dedi.
– Asla! Sana kurban olayım ya Resulellah! dedi.
– İşte bak, insanlar da kızlarının böyle bir şey yapmasını istemez. Kız kardeşin için hoşlanır mısın? dedi.
– Asla! Sana kurban olayım ya Resulellah! dedi.
– işte bak, insanlar da kız kardeşleri iğin böyle bir şey- den hoşlanmazlar. Halan iğin hoşlanır mısın? dedi.
– Asla! Sana kurban olayım ya Resulellah! dedi.
– işte bak, insanlar da halaları için böyle bir şeyden hoşlanmazlar. Teyzen için hoşlanır mısın? dedi.
– Asla! Sana kurban olayım ya Resulellah! dedi.
– İşte bak, insanlar da teyzesinin böyle bir şeyinden hoşlanmazlar, dedi.
Sonra da elini o gencin elinin üstüne koydu ve şöyle dua etti:
“Allah’ım! Günahını mağfiret et. Kalbini temizle. İffetini koru.”
O genci bir daha böyle bir şeyle ilgilenirken gören olmadı.” (Ahmed,21185)
Nureddin Yıldız Hocaefendi, Kıblegah Evler Kitabı 11 Adımda Çocuğu Baliğ Olmadan Adam Etme
0 Yorum