Ümmetin emini, öğretmeni, fedakarlık timsali olan Ebu Ubeyde’yi tanıyalım.
1. İlklerden Oldu, İlklerden Olalım.
Daha İslam baharının Mekke’de yeni açtığı bu dönemde Hz. Ebubekir bu seçkin bahar çiçeklerini en güvendiklerinden başlayarak halka halka dağıtıyordu. Mekke’de yayılan İslam dininin güzelliklerini anlamaya çalışan birisiydi Ebu Ubeyde. Evine döndüğünde odasındaki putları yıkmak istemişti hemen.
2. Davasından Başkasına Bir An Olsun Gözü Kaymadı
İslamiyeti kabul etme fikrini öğrenen babası, sırf kararından vazgeçsin diye evlatlıktan reddedeceği, malından mahrum bırakacağı, evinde yaşayamayacağı söyler tehditlerde bulunur, onu bu fikrinden vazgeçirmek için elinden geleni yapardı. Babası bu tehditlerini savururken dahi Ebu Ubeyde gönlünde yerleşen İslam’dan bir an olsun vazgeçmiyor, vahyin pınarına susuyor ‘acaba nasıl yanlarına giderim, Allah Resulünü nasıl memnun ederim’ düşüncelerini hiçbir zaman aklından çıkaramıyordu.
3. Yüzümüzü Davadan Çevirmeyelim
Ümmetin mazlum coğrafyalarının günümüzdeki durumunu değerlendirip düzeltmeye çalışırken, İslam düşmanları hiçbir zaman uyumuyor dikkatlerimizi başka alanlara kaydırmaya gayret ediyorlar. Nasıl ki tüm cefaya rağmen Ebu Ubeyde (r.a) gözünü bir an olsun inancından İslamdan kaydırmadıysa bizim de ümmet adına böyle yapmamız icap etmez mi?
4. Kim Olursa Olsun Hakkın Yanındaydı, Saflarımızı Alalım
Yer Bedir. Hak ve batıl karşı karşıya. Gözleri kibirlerinden dolayı Hakka açılmamış olan müşriklerin içerisinde Ebu Ubeyde’nin babası da vardı. İlk karşılaşmada Ebû Ubeyde, hızlı bir manevra ile babasının önünden sıyrılmıştı. İkinci kez baba oğlunun karşısına çıktığında Ebû Ubeyde dedi ki: “Çekil önümden baba! Bu bir iman mücadelesidir. Bu mücadelede babaya oğula bakılmaz. Ben seni öldürmeyi istemiyorum ama beni mecbur bırakma.” Ebû Ubeyde babasına zarar vermemek maksadıyla yeniden sıyrıldı babasının karşısından ama babası ecelini o gün elinde taşıyordu. Üçüncü kez oğlunun karşısına çıkmış, bu defa daha da üzerine gitmişti. Ebû Ubeyde babasını öldürmekten başka çare olmadığını görünce İslam için bir darbe ile babasını yere serdi. Böyle bir davranışı sergilemek çok zordu ama dava iman davasıydı, bu yüce dava böyle yiğitçe davranışlar beklemekteydi. O gün iman davası uğruna en yakınlarına karşı kılıç çeken sadece Ebû Ubeyde değildi. Ama Ebû Ubeyde imtihanların en zoruyla muhatap olmuş ve bu zorlu imtihanı yüzünün akı ile yerine getirmişti. Ebu Ubeyde’nin bu tavrı Rabb-i Rahimi öyle memnun etmişti ki semanın kapıları açılmış ve Mücâdele Sûresi’nin 22. ayeti bunun üzerine nâzil olmuştu.
5. Davasından Vazgeçmedi, Hakkında Ayet İndi
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
6. Peki Biz Hangi Ayet İçin Yaşıyoruz?
Belki vahiy indi ve semanın kapıları kapandı ama öyle bir ayet seçmeliyiz ki Ebu Ubeyde gibi Allah’ın karşısına çıktığımızda ‘ben bu ayet için yaşadım bedel ödedim ya Rabbi’ diyebilmeliyiz.
7. Uhud'da Ebu Ubeyde(ra)- 21. Yüzyılda Biz
Efendimiz aleyhisselam savaş esnasında o kadar çok yara alır ki üstüne üstlük tuzak için kurulan bir çukura düşünce miğferinde ki demir parçaları yanağına girer ve canı çok yanar. Eliyle çıkarmaya kalksa, Peygamberimizin canı epey yanacaktı bu nedenle Ebu Ubeyde, dişiyle tek hamlede demiri yanağından çıkarır ama dişi de demirle beraber çıkar. Bu sayede iki ön dişini Allah uğrunda infak eder. Bu dava uğruna Ebu Ubeyde gibi gereken anda gereken teslimiyet ve fedakarlığı yapmalı ve ben Allah için neyimi feda edebilirim, nasıl Ebu Ubeyde gibi olabilirim sorusunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
8. Emirül Ümera(Emirlerin Emirleri) Oldu, Bana mı Kaldı Demedi
Şamın yakınlarındaki bir vadiyi almak üzere giden orduya takviye olarak giden içlerinde Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in de olduğu diğer ordunun başkomutanı seçilmiştir. Bana mı kaldı o kadar önemli insan varken demedi. Bizimde bu düsturu edinip dava uğruna “Ben de varım!” diyebilmemiz gerekli.
9. Peygamber Övgüsüne Mazhar Oldu, Bizde Layık Olalım
Efendimiz aleyhisselam “ Eğer ashabımdan herhangi birinin, bir huyunu almak isteseydim, ancak Ebû Ubeyde’nin ahlakından bir şeyler alırdım. ” diyerek güzel ahlakını tanımlamıştı. Bu asrın Ebu Ubeyde’leri olmaya ne dersiniz?
10. Dünya Onu Hiç Değiştirmedi, Değişmeyelim
Hz. Ömer Kudüs’ün anahtarını almak için Kudüs’e geçerken yoldaşı Ebu Ubeyde’ye:” Haydi, beni çadırına götür ” dedi. Çadır o kadar küçüktü ki içeride bir kişinin bile zor yatabileceği kadar küçük bir keçe vardı. Halife Ömer bu hali görünce gözyaşları içinde: “ Ey Ebû Ubeyde! Dünya hepimizi değiştirdi; ama seni asla değiştirmedi.” cümlelerini sarf etti. Evet, Ebû Ubeyde’yi dünya değiştir(e)memişti. O dünyaya değişmek için değil değiştirmek için gelmişti.
Kaynaklar
Sahabe İklimi -Muhammed Emin YILDIRIM
0 Yorum