“Bismillâhirrahmânirrahim.”
Günahlar bazı sebeplerden dolayı büyük günaha dönerler. Bu sebeplerden bazıları şunlardır: Günahı devamlı ve ısrarla işlemek, günahı hafife almak, günaha sevinmek, Allah’ın (Celle Celâlühü) mühlet vermesine aldanıp günahı önemsememek, günahı açıktan yapmak ya da yapılan günahı başkalarına anlatmak, günahı işleyenin örnek alınan ileri gelir biri olması, günah işleyenin konumunun yüksek olması, günahın işlendiği zaman ve mekanın kutsal olması, günaha sevk eden amillerin zayıf olması, Allah’ın (Celle Celâlühü) hakkının önemsenmemesi.
İbn Kudâme (Rahmetullâhi Aleyh) şöyle diyor:
“Bir kere yapılıp bitmiş ve bir daha yapılmamış olan büyük bir günahın affedilme ümidi, devamlı surette işlenen küçük bir günahın affedilme ümidinden daha çoktur. Buna, bir taşın üstüne peş peşe damlayan su damlalarını örnek verebiliriz. Zira bu damlalar o taşı etkiler. Ama o damlalar toplanıp bir seferde taşın üstüne boşaltılsa ona hiçbir etki yapmaz. İşte bu sebepledir ki Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ‘Allah’ın en sevdiği amel, az da olsa devamlı olandır.’ (Müslim, Salâtu’l-Musâfirîn, 5/72; Ahmed, 6/165.)“
1. Küçük Günahları Büyük Günaha Çeviren Sebeplerden Biri Günahı Hafife Almaktır.
Çünkü günah kulun gözünde ne kadar büyürse Allah (Celle Celâlühü) katında o kadar küçülür ve kul günahı ne kadar hafife alırsa Allah (Celle Celâlühü) katında da o kadar büyür. Zira günahın kulun gözünde büyümesi, kalbinin ondan hoşlanmadığını gösterir. İbn Mes’ud (Radıyallâhu Anh) şöyle diyor:
“Mümin bir kimse günahlarını üzerine düşmesinden korktuğu bir dağ gibi görür. Facir ise günahlarını, burnunun üzerine konan ve bir el hareketiyle kovduğu sinek gibi görür.”(Buhârî, Deavât, 11/102)
Müminin gözünde günahın büyümesinin sebebi Allah’ın (Celle Celâlühü) yüceliğini bilmesinden dolayıdır. Çünkü o isyan ettiği zatın büyüklüğüne bakınca, küçük bir günahı dahi büyük bir günah olarak görür. Buhari, Hz.Enes’in (Radıyallâhu Anh) şöyle dediğini rivayet eder:
“Sizler, gözünüzde kıldan daha ince gördüğünüz öyle ameller işliyorsunuz ki, biz onların Allah Resûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) zamanında helak eden (büyük) günahlardan sayardık.”(Buhari, Rikâk, 11/329)
Bilal b. Sa’d (Rahmetullahi Aleyh) ise şöyle diyor: “Günahın küçüklüğüne değil, bilakis isyan ettiğin zatın büyüklüğüne bak.”
2. Küçük Günahları Büyük Günaha Çeviren Sebeplerden Biri De Günaha Sevinmek Ya Da Şöyle Diyerek Onunla Övünmektir.
“Gördün mü, falancanın şerefini nasıl beş paralık ettim; kötülüklerini ortaya döküp nasıl rezil ettim onu…” Ya da bir tüccarın şöyle diyerek övünmesi gibi: “Gördün mü, işe yaramaz malı ona nasıl kakaladım; onu nasıl kandırıp aldattım.” Bu ve benzer davranışlar küçük günahları büyük günaha çevirir.
3. Küçük Günahları Büyük Günaha Çeviren Diğer Bir Sebep De, Allah'ın Günahı Örtmesine Ve Öfkelenmeyip Ona Mühlet Vermesine Aldanarak Günahı Önemsememesidir.
Halbuki bilmez ki, belki de Allah (Celle Celâlühü) ona gazaplanmış ve daha çok günah işlesin diye ona mühlet vermiştir.
4. Küçük Günahları Büyük Günaha Çeviren Sebeplerden Biri De, Kulun Bir Günah İşleyip Sonra Da Bir Başkasının Yanında Onu Anlatmasıdır.
Buhâri ve Müslim’de, Ebû Hureyre’den (Radıyallâhu Anh) rivayet edilen bir hadiste Peygamber’in (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle dediği bildirilmektedir:
“Açıktan günah işleyenler hariç, ümmetimin tamamı bağışlanmıştır. Bir adamın gece kötü bir iş yapıp Allah (Celle Celâlühü) onu örttüğü halde sabahleyin kalkarak: ‘Ey falan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım.’ demesi de günahı açıktan işlemektendir. Halbuki o, Rabbi (Celle Celâlühü) kendisinin kötülüğünü örttüğü halde geceyi geçirmişti. Fakat o kalkıp Allah’ın (Celle Celâlühü) örttüğünü sabahleyin açığa vuruyor.” (Buhârî, Edeb, 10/486)
5. Küçük Günahları Büyük Günaha Çeviren Sebeplerden Biri De, Günah İşleyen Kişinin Örnek Alınan Bir Alim Olmasıdır.
Zira onun ipek giymek, kötülüklerine ses çıkarmaksızın zalimlerle bir araya gelmek, gıybet ve dedikodu yapmak, sadece makam ve mevki elde etmek için öğretilen ilimlerle meşgul olmak gibi bir günah işlediği öğrenilirse onun günahı daha da büyür. Çünkü bu türden günahlarda alimler örnek alınır. Alim ölür gider ama şerri tüm dünyaya yayılır.
Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem ) şöyle buyuruyor: “Her kim İslam’da kötü bir yol açarsa, o yolun günahı ve kendisinden sonra o yolla amel edenlerin günahları kadar günah onun boynunadır. Bununla beraber onların günahlarından da bir şey eksilmez.” (Müslim, Zekat, 7/104)
Dolayısıyla alim bir şahsın iki görevi vardır. Birincisi günahları terk etmek. İkincisi de günah işlediğinde onu gizlemek. Günahlarda kendisine uyulan alimin vebali kat kat arttığı gibi, hayır işlerde kendilerine uyulduğunda da sevapları kat kat artmaktadır. (Muhtasaru Minhâci’l-Kâsidîn’den kısaltılarak alınmıştır. s.257-259, Dâru’l-İmâm.)
6. Günah İşleyen Kişinin Yüksek Bir Konumda Olması.
Nitekim Allah (Celle Celâlühü) şöyle buyuruyor:
“Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah’a göre kolaydır. Sizden kim, Allah ve Resûlüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır.” (Ahzâb Sûresi; 30,31)
7. Günah İşlenen Zamanın Kutsal Olması.
Nitekim Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem ) şöyle buyuruyor: “Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse, Allah’ın (Celle Celâlühü) onun yemesini içmesini terk etmesine hiçbir ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, Savm, 4/116)
Yalan söylemek ve yalanla iş yapmak her zaman haram olmakla birlikte, bu haramlık kutsal zamanlarda artmaktadır.
8. Günah İşlenen Mekanın Kutsal Olması.
Zira Allah (Celle Celâlühü) kutsal Mekke hakkında şöyle buyuruyor:
“Kim orada zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.” (Hac Sûresi; 25)
Alimlerden bazıları, Mekke’nin harem bölgesinde günah işlemeye kasteden kimsenin cezalandırılacağını söylemişlerdir.
Kafirler de Mekke’ye saygı duyuyorlardı. Ama İslam geldikten sonra Mekke’nin şeref ve saygınlığı daha da arttı. Ayrıca sahabe, orada işlenen günahlar büyüdüğünden harem bölgesinde ikamet etmekten çekinirdi.
9. Allah Korkusunun Olmaması Ve Allah'ın Ciddiye Alınmaması.
İbn Ebî’l-İzz (Rahmetullahi Aleyh) şöyle diyor: “Bazen haya, korku ve günahı gözünde büyütmek gibi haller içinde işlenen büyük bir günah, küçük günahlara dahil olur. Bazen de haya ve korku azlığı, günaha aldırmamak ve onu hafife almak gibi haller de küçük bir günahı büyük günahlara dahil eder. Buna sebep olan ise kalbin amelidir. Zira o yapılan fiilin haricinde fazladan bir ameldir. Her insan o hali kendi içinde yaşadığı gibi başkalarında da gözlemlemiştir. Yine aynı şekilde, büyük bir iyilik sahibi birisinin bir hatası affedilebilir; ama bir başkasının aynı hatası affedilmeyebilir.” (Şerhu’l-Akîdeti’t- Tahâviyye; 326,327)
Buna bir örnek, Hâtıb b.Ebî Beltea’nın (Radıyallâhu Anh) başından geçenlerdir. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem ) onun hakkında şöyle demiştir: “O Bedir savaşına katılmıştır. Ne biliyorsun belki de Allah (Celle Celâlühü) , Bedir savaşına katılanlara muttali olup, ‘Dilediğinizi yapın, çünkü ben sizi bağışladım.’ demiştir.” (Buhârî, Cihâd, 6/143)
10. Günaha Sevk Eden Amillerin Zayıf Olması.
Nitekim Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem ) şöyle buyurmaktadır: “Üç grup insan vardır ki, Allah (Celle Celâlühü) kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onların günahlarını temizlemeyecek ve onların yüzüne bakmayacaktır; ayrıca onlar için elem verici bir azap vardır: Zina eden yaşlı, yalan söyleyen idareci ve kibirli fakir.” (Müslim, Îmân, 2/115)
Kâdı İyâd şöyle demektedir: “Bu cezaların sebebi, her birinin zikredilen günahları onlardan uzak oldukları ve mecbur kalmadıkları halde, ayrıca ona sevk eden amillerin de zayıf olmasına rağmen işlemeleridir. Her ne kadar hiçbir kimse işlediği günahtan dolayı mazur görülmezse de, hadiste sayılan kimselerin zorlayıcı bir sebep ve bildik bir neden olmadan bu günahları işlemeleri Allah’ın (Celle Celâlühü) hakkını hafife alma, inadına yapma ve sırf ona isyan olsun diye günah işleme anlamına gelir.”
Rabbimiz (Celle Celâlühü) bütün müslümanların günahlarını Mağfiret Eylesin. Âmîn.
Kaynaklar
Kaynak: Günahların Dünyadaki Karşılığı – Ahmed Ferid el-Mısrî (Karınca&Polen Yayınları) kitabından alıntı ve derlemedir. (Bkz. syf. 27, 28, 29, 30, 31, 32)
@Purkusur sürekli böylesine dolu ve besleyici yazılar yazmışsınız gerçekten insan okurken ferahlıyor ve yol buluyor. Hepinize teşekkür ederiz.